Komet ve Cansever çok içkili bir halde, Boğaz’da bir yerden bir yere devrile devrile giderken (Cansever uzun şiir ezberleyemediğinden), Komet ona şiirlerini okurmuş. Ne güzel…
Zaman mefhumumuzu kaybettiğimiz –şimdi nasıl tarif edebildiğimi sormayın sakın- zamanlarda, çok inişli çıkışlı, bol içkili günlerde, en çok Moda sahilinde yürürken böylesi devrilmelerin ardından ağladım. Şiir okuyan kimse yoktu ancak bolca küfür ediyorduk. Karşımızda, isimlerini bir türlü doğru sırayla sayamadığımız camileriyle, Beyazıt… Beyazıt’ı izleye izleye çok içtik, güzel içtik. Ağladık içtik, güldük içtik.Benden bir Komet çıkmasının mümkün olmadığı zamanlar işte. Elimde “Sonrası Kalır” açıp açıp hep Pesüs’ü okurdum. O şiiri o kadar çok okudum ki normal şartlar altında çoktan ezberlemiş olmam gerekirdi.Fil hafızam vardır benim ama sevdiğim şiirleri, filmleri, hatırlamam hiçbir zaman.Hatırlamam çünkü onlarla her karşılaştığımda onları sanki ilk defa görüyormuşum gibi şaşırmak isterim güzelliklerine.Pesüs’ten aklımda kalan yalnızca “Ben denizin kumları üzerinde durdum” dizesidir.Ezberlemiş olsaydım Olimpos’ta yaşadığım o efsunlu gecede muhakkak eşlik ederdi bana Pesüs…2007, Olimpos sahili, yarısı.Çirkin bir kırmızı şarap var yanımda, iki arkadaş ve o zaman beraber olduğum adam.Tepemde sonsuz uzay ve gezegenler, karşımda Akdeniz.Ben o doğanın karşısında öyle aciz hissettim ki kendimi bu acizlik bana sonsuz bir mutluluk verdi.Ben o sahili de, bana mutluluk veren acizliği de hala hatırlarım. Yolları ayırdığımız sevgili de, içtiğim o berbat şarap da, karşısında durduğum deniz kadar çarpmadı beni. Ben o denizin kumları üzerinde durmuştum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder